CAIR avukatı Abbas, ABD’deki Müslümanların izleme listelerine alınmasını değerlendirdi.
Abbas, ABD’deki Müslümanların 11 Eylül saldırılarına kadar huzurlu ve sakin yaşam sürdüğünü fakat sonrasında sürekli tehdit olarak görülüp takip edilmeye başlandıklarını aktararak, George W. Bush, Barrack Obama, Donald Trump ve Joe Biden’ın başkanlık dönemlerinde Müslümanların gizli listeler aracılığıyla güvenlik ve istihbarat birimlerince fişlenmeye başlandığını söyledi.
Müslümanların fişlenerek takip edildiklerini bildiklerini ancak ortaya çıkan rapora kadar ellerinde delil bulunmadığı için hükümeti hukuken sorumlu tutamadıklarını kaydeden Abbas, şu değerlendirmede bulundu:
Abbas, ABD genelinde 2 bin 500 kadar cami bulunduğunu ve bu camilerde de Müslümanların takip edildiğini dile getirerek, buralarda istihbarat faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla binlerce kişinin işe alındığını ifade etti.
CAIR tarafından hazırlanan “Yirmi Yıl Çok Fazla, FBI’ın İzleme Listesini Durdurmak için Çağrı” isimli raporda, FBI veri tabanında sadece “Muhammed” ve “Ali” isimlerinin farklı telaffuzlarıyla 350 binden fazla kez geçtiğine değinen Abbas, takip için kişinin yalnızca Müslüman ismine sahip olmasının yeterli olduğunun altını çizdi.
Abbas, ABD toplumunda Müslümanlara şüpheyle yaklaşıldığından bahsederek, şöyle devam etti:
Abbas, FBI eliyle gerçekleştirilen fişlenmenin, Müslümanların çalışma ve sosyal yaşantısında karşılarına çıkartıldığını belirterek, raporun 60’dan fazla ülke, yüzlerce özel şirket, hastaneler ve üniversiteler ile paylaşıldığını, bu sayede “potansiyel terörist” olarak görülen kişilerin her yerde kısıtlamalara tabi tutulduğunu vurguladı.
Abbas, Müslümanlara uygulanan yöntemin “cadı avından” farksız olduğuna, bunun gelecekte başkalarına yapılmayacağının garantisi olmadığına işaret ederek, şöyle devam etti:
Müslümanların fişlenmesinin herhangi bir yasal dayanağının bulunmadığını kaydeden Abbas, şu ifadeleri kullandı: